Dedikodu (ooooo, öyle miiii?)

Dedikodu (ooooo, öyle miiii?)

Serkan 16-10-2017, 13:57 1 1 774 kez görüntülendi

Çoğu zaman “bir şey söyleyeceğim ama aramızda kalsın”, “duydun mu?”, “bak ne duydum”, “olanlardan haberin var mı”, “benden duymuş olma ama”, “dedikodu olmasın ama” diye başlayan cümlelerin devamıdır dedikodu, hiç yabancı olmadığımız bir terim. Başkalarının özelini kurcalamak, konuşmak, çekiştirme yapmak, kınamak...Konuları kulağa hep hoş gelen, kontrolümüzü kaybettiğimiz anlık yaşayış yada alışılagelmiş bir durum. Hayatımızın her anında, kıyısında, köşesinde, aşağıda, yukarıda her zaman ve her yerde fiskos haberler.

Boş vaktimiz varsa, kıskançlık krizi varsa, birine öfke duyuyor isek, otomatikmen dedikodunun içindeyiz demektir. Görsel medyada, televizyon, gazete, roman vb...sürdürülebilirliğin arkasında dedikodu vardır.

Genel tabirimizle de, bu konuda mimlenmiş kişilere de taktığımız bazı isimler var, "gamlı baykuş", "ayaklı gazete", "pis dedikoducu" vs...

Haydaaa, bu kadar da olmaz ki, dedikodusuz hayat mı olur? Benim eleştirilerim yerinde olur, bak sana dememiş miydim? Dedikodu olmadan hayat olmaz. Evde, işyerinde, otobüste, dolmuşta, bakkalda, hastanede, arabada...bitmez sonu da gelmez. Dedikodu ortamının oluşması için çok iyi tanıdığının (sırdaş) olması gerekir yada tanıdık olmasına gerek kalmadan dinleyici bulduğunuz anda yaftalar gelmeye başlar. Önemli olan dedikodu yapan kişinin fikren, fiziken, ruhen rahatlamak istemesi yatar altında.

Meyer Spacks; "dedikodunun tanımının yapılamayacağını bu yüzden tanımlamak yerine tasvir etmenin daha doğru olacağını söylediğini aktarır. “Dedikodu, daima, konuşma anında orada bulunmayan bir veya birden fazla kişi hakkında yapılır. Bu tür konuşmalar her zaman, nispeten küçük gruplar içinde yapılır. Genellikle dedikodu yapan gruptaki insan sayısı artıkça dedikodunun seviyesi düşer. “ciddi” diye adlandıracağım dedikodu grubu en fazla iki belki üç kişiden oluşmalıdır.”

Başka bir tanım şekli de, bilinmeyen kişi yada kişiler için bilgi alma şeklidir. Temeli aynı olan; ancak bakış açısına göre değişkenlik gösteren dedikodu, içimizdeki bazı duygu ve düşüncelerin anlık ve alışkanlık olarak dışa yansımasıdır. Bazen arkadaşını, arkadaşının arkadaşını, gelinini, teyzeni, teyze çocuklarını, akrabalarını, okul arkadaşını, ev arkadaşını, yol arkadaşını, hocanı, imamı, iş arkadaşını, yöneticini, patrona... kadar uzanan zincirleme bir sistemdir. Bazen kötü amaçlarla başlamayan; ancak konuşmanın durumuna göre seyrini çokça değiştiren bir sonuç olur. Bu konu için İstanbul göbeği olan Taksim de, ortalama elli kişiye "Dedikodu iyi birşey midir?" diye sordum, yanıt sizin söylediğiniz gibi "Hayır" oldu; ancak devamında "Peki dedikodu yapar mısınız?" diye sorduğumda yine çoğumuzun dediği gibi "Evet" oldu. Birey olarak hem olumsuz değerlendirdiğimiz yine yapmaktan vazgeçmediğimiz bir durum. Tezat bir durum var, inandığımız değerler neyi ifade ediyorsa ona göre hareket etmek yerine, inandığımız değerleri kendimize göre değerliyoruz. Bazen öyle tehlikeli durum haline gelir ki, dedikodusunu yaptığımız kişiyi dışlamaya başlarız. Bu durum bir süre sonra nefrete bile dönüşebilir.

Bakış açısını biraz daha açalım, mahalle ortamında bu türlü konuşmalar dedikodu olarak adlandırılır, televizyon ortamında eleştiri tanımına geçer, iş ortamında bilgi amaçlı boyutuna geçer, cafe ortamında geyik yapıyoruz tanımı ile son bulur diyelim şimdilik. Bulunduğu konuma göre anlam değiştirse de, rolleri oynayanlar aynıdır. Haberin olsa da, olmasa da sınırsız ifade kullanılır.

Dinimize göre, bu durum iyi hallerden sayılmaz. Bu konuda ayetler (bknz Kuranı Kerim) ve hadisler mevcut. Dedikodunun yada eleştirinin yada bilgi almanın konuşmalarını farkında olarak yada farkında olmadan yaptığımız zaman, zaten kötü birşey söylemedim diye kendimizi teselli edebiliriz. Bu yöntem de yine bilincimizin uydurduğu bir durumdur. Biri yada birileri hakkında konuştuğumuz zaman dedikodu yapmıyorum desek de, hakkımızda konuşulduğunu öğrendiğimizde dedikodu olarak adlandırabiliriz.

Birde söylenti vardır. Söylenti ve dedikoduyu birbirinden ayırmamız gerekir ki, söylenti ve dedikodu arasındaki büyüklükten kaynaklanır. Söylenti umuma ait, çok büyük kitlelere yayılmış, zaman ve mekânı tam olarak kestirilemeyen bir şey iken dedikodu küçük gruplarda, tanınan kişiler hakkında, şahit olunan ya da şahit olan bir tanıdığa referansla ortaya çıkar. Söylentilerde söylentiye sahip olan grup belirgin olmamakla birlikte söylentiye sahip olan grubun bir görünürlülüğü yoktur. Söylentiler çoğu zaman somut bir birliktelik sağlamaz. Dedikodu ise dedikoduya sahip grubun belli olduğu, grubun ortak fikri sayılan konuşmadır.

Jean-Noël Kapferer' e göre "Söylentide tekrar güçlü bir olaydır. Aynı söylenti bir gün bir yerde başka gün başka yerde duyulur. Değişkenleri değişime uğrayıp, zenginleşebilir veya incelip keskinleşebilir." Dedikodu ise küçük topluluğun kabulüne dayandığı için aktörü değişmez. Yapan her zaman aynı kişidir. Zamanı ve yeri anlatımda farklılıklar gösterse de genelde işaret ettiği yerler ve zamanlar birbiriyle tutarlılık gösterir.

Dedikodunun aktörleri her zaman belli olsa da, söylentilerde aktörün çok önemi yoktur. Söylenti farklı bir alanda güncellenmiş şekli ile karşımıza çıkabilir; ancak dedikodu sabittir.

Duygusal ilişkiler açıdan önemli bir yere sahip olan sohbet, muhabbet toplumlaşmak adına önemli bir yere sahiptir. Aile, arkadaşlık grupları arasındaki sohbet, muhabbet toplumsal ihtiyaçlarımızı karşılıyor iken, farkında olmadan da dedikodunun zemini hazırlanıyor. Dedikodu yaparken sürekli bazı endişe ve korkular da içimizde dağ oluverir. Bu durumu; Fulford, "İroni ve belirsizlikler barındırmakta ve dedikodu yaparken ahlaki yargılar ortaya koyulmaktadır."

Dedikodu, bir anlatım gibi gözükse de, anlatımdan uzak, konuşan kişinin o anki durumunu, geçmişte yaşadıklarını ve gelecekteki yapma ihtimali bulunan durumları ortaya çıkarmaktadır. Anlatılan bir konuya şüphe ile bakıyorsak, o dedikodunun yayılma ihtimali zayıf düşüyor; ancak inandığımız duruma düşerse, dedikodu şüphesiz çok hızlı bir şekilde yaygınlık gösterebilir. Günümüzde de dedikoduya maruz kalma korkulan bir durumdur. Kişileri olduğunun dışında tanıtan, özel ve gizli bilgilerinin / yaşantılarının bilinmesine neden olan dedikodu kimi zaman iftira kimi zaman “maske düşürücü” olduğu için toplumsallığı olan insanın korkusudur.

Bu arada, erkeklerin kadınlardan daha çok dedikodu yaptığı söyleniyor smile

Dedikodu; nefret edenler tarafından çıkarılır, aptallar tarafından yayılır, gerizekalılar tarafından inanılır. (Ronald Sukenick)

Dedikodunun olmadığı, içinde bizlerin bizatihi bulunduğu hoş muhabbetlere.

Sağlıcakla kalın.



Yorumlar (1)
  • erdoğan tozak 16 Ekim 2017 16:02

    Dedikodu sanırım bireylerin diğer insanları aşağılama, küçük düşürme gibi amaçlarla kullandikları yöntemlerden biri.

Yorum Ekle
  • Okunamayan kodu yenilemek için resmin üstüne tıklayınız